Boy takıntısı, bireyin boyunu yetersiz veya kusurlu görerek bu konuda kaygı ve endişe duyması durumudur. Boy, fiziksel bir özellik olmasının ötesinde kişinin özgüven, özsaygı ve sosyal algı gibi kavramları üzerinde de etkili olabilir. Bazı bireylerde bu kaygı, Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB) olarak bilinen bir ruhsal duruma dönüşür. BDB, bireyin bedensel özelliklerinden bir veya birkaçına aşırı odaklanarak bu özellikleri kusur olarak algıladığı bir bozukluktur ve boy takıntısı, bu bozukluğun bir yansımasıdır.
Boy takıntısının gelişiminde çevresel ve bireysel faktörlerin yanı sıra genetik etkenlerin de rol oynayabileceğini gösteren araştırmalar mevcuttur. İşte bu takıntının başlıca nedenleri:
Toplumsal Standartlar ve Medya Etkisi
Medyanın sıklıkla uzun boylu kişileri daha çekici ve başarılı göstermesi, bireylerin kendilerini kıyaslama eğilimini artırmaktadır. Örneğin, “ideal beden” imajları üzerine yapılan bir çalışmada, kısa boylu bireylerin özsaygı kaybı yaşadığı ve medya etkisinin bu algıyı derinleştirdiği bulunmuştur (Örnek & Yılmaz, 2022)
Psikolojik Gelişim ve Kıyaslama Eğilimi
Özellikle ergenlik döneminde, bireyler kendilerini diğerleriyle kıyaslayarak fiziksel görünüm üzerinde yoğunlaşır. Ergenlikte gelişen bu kıyaslama eğiliminin, boy gibi fiziksel özellikler üzerinden aşağılık duygusunu tetiklediği ve bireyde yetersizlik algısına yol açtığı belirtilmiştir (Kaya & Arslan, 2021).
Genetik ve Biyolojik Etkenler
Boy uzunluğunun büyük ölçüde genetik olduğu bilinmektedir. Ayrıca BDB ile ilişkili olan bu genetik yatkınlık, bireylerin boylarını kusur olarak görme eğilimini de artırabilir. Boy takıntısının genetik özellikler ve aile geçmişiyle ilişkisinin önemini vurgulayan araştırmalar, bu bozukluğun bazı bireylerde daha yaygın görüldüğünü desteklemektedir (Chen et al., 2019).
Yazar:
Uzman Psikolojik Danışman
Nihan Nilgün Patlı